Bingöl’de başladığı radyo sunuculuğunu Paris’te devam ettiren Yaşar Bazancir, dili farklı bir coğrafyada radyoculuk yapmanın bir ayrıcalık olduğunu ifade ediyor. Bazancir ile radyoyu ile radyoya değen herşeyi konuştuk.
Bazı sesler vardır duyulduğunda en acelesi olanı bile bir saniye de olsa durduran. Büyülü ses denilenden. İşte o büyülü seslerden biridir Yaşar Bazancir. Kah bir gecenin sunucusu, kah bir sahnede şiir okurken çıkıyor karşımıza. Ama en çok da Paris’in keşmekeş trafiğinde araçla giderken radyodan duyulan sesiyle buluşuyor bizimle Yaşar Bazancır. Şiirsel bir dil ile hitap ediyor dinleyicisine. Sanattan sosyal olaylara hemen hemen her alana değiyor Yaşar.
1979 yılında doğduğu memleketi Bingöl’de başladığı radyo sunuculuğu serüvenini birkaç yıldan bu yana Paris’te sürdüren Yaşar Bazancir ile radyosunu, sanat ile bütünleşmiş kişiliğini konuştuk.
Kültür ve sanatın başkenti olarak kabul edilen Paris’te bir kültür elçisi, Türkçe’nin hakkını veren bir radyo sevdalısı, sanatla beslenen asil bir ruh, büyülü ses tonuyla kibarlığı ve efendiliğini mikrofondan dinleyicilerine hissettiren Yaşar Bazancir ile Bingöl’den Paris’e uzanan hikayesini konuştuk.
Paris’in orta yerinde Türkçeyi daha da güzelleştiren büyülü sesin sahibi Yaşar Bazancir kimdir?
Türkiye’nin en doğusunda bulunan Bingöl’de 10 çocuklu bir ailenin 4. çocuğu olarak 1979 yılında dünyaya ilk kez gülümsedim. Eğitimimi Bingöl’de tamamladım. Radyoculuğa Bingöl’de başladım. Şu anda Paris’te Pimg radyosunda kariyerimi sürdürüyorum.
Peki neden radyo? Nerden geliyor bu radyo tutkusu?
Çocukken evimizde sürekli TRT Radyosu açıktı. Özellikle sabah programlarını severek dinler, kaçırmazdım. Sunucu öyle güzel sunuyorduki hayaller kurardım. Büyük bir aşk ile dinledim. Lisede son sınıftayken arkadaşımın tavsiyesiyle bir radyoda sunuculuk yarışmasına başvurdum. yüzlerce adaya arasında birinci oldum ve böylece radyoculuk kariyerim başladı.

Paris merkezli radyo kanalınızda Fransa’daki Türkiyelilere ne anlatıyorsunuz, hangi konuları işliyorsunuz?
Sosyal, ekonomik, siyasal, kültür ve sanatsal konulara değiniyorum. Yani gündelik hayatı ilgilendiren her konu programlarımda yer alıyor. Özellikle Türkiye’den gelen konuklarım oluyor. Ki çoğu konuğum kültür-sanat dünyasından. Bir tek alanda sıkışıp kalmamaya dikkat ediyorum.
Programlarınızda kimleri ağırladınız?
Ağırlıklı olarak Türkiye’den gelen siyasetçi, şair, yazar, tiyatrocu, sanatçıları ağırladım. Ama Fransız sanatçıları programlarıma konuk oldu. O kadar çok insan ağırladım ki! Paris’e yolu düşmüş Türkiye’nin hemen hemen bütün sanatçılarını ağırladım: Haldun Dormen, Belkıs Özener, Nilüfer, Tanju Babacan, Suavi, Selda Bağcan, Cemil İpekçi, Utku Uysali, Sibel Can, Cenk Tevetoğlu ve daha yüzlerce tiyatrocu, oyuncu, ses sanatçısı, modacı, siyasetci, yapımcı mikrofonumdan geçmiştir.
Başka bir dilin hakim olduğu bir coğrafyada kendi dilinle radyoculuk yapmak nasıl bir duygu?

Gurbette radyoculuk yapmak bir ayrıcalıktır. Paris’te radyoculuk yapmak hem zor ama bir o kadar da güzeldir. Buradaki insanlarımızın kalbine dokunmak bana yetiyor. Beni mutlu ediyor. Bu yüzden ben mesleğime aşığım.
Genel olarak radyoculuğun güzellikleri ve zorlukları nelerdir?
Sevdiğin insan gibi sevdiğin mesleğin de nazını çekiyorsun. Ekonomik olarak çok tatmin edici bir meslek olmasada, insan bir işi severek yapınca yorulmuyor ve bıkmıyor. Manevi katkısı oldukça fazla. İnsanların kalbine dokunabilmek kadar mutluluk veren bir şey yoktur. Radyo benim en iyi dostum, en iyi arkadaşımdır. Kendimi güvende hissettiğim tek yerdir. Aynı zamanda benim bir kültür silahımdır.
Radyo dinleyicisi olarak siz kimleri dinliyorsunuz en çok?
Radyoyu çok dinliyorum. Hem işim için hem de sevdiğim için. Çok kişi ve program sayabilirim. Ama ilk aklıma gelen ve severek dinlediklerim arasında, Melon Şapka, Okan Bayülgen, Meltem Cumbul ve Beyazıt Öztürk’ü sayabilirim.
Radyo dışında neler yapar Yaşar Bazancir?
Kitap okumayı, müzik dinlemeyi severim. Kahve içmek bir keyiftir. Yağmurda yürümek muhteşem bir dinginlik verir ruhuma. Sinema ve tiyatroya gider, müzelerde zaman öldürürüm. Paris’te opera dinlemek tarif edilemez bir mutluluktur benim için. Ha bir de, her programdan sonra kendimi dinlerim.
Müzik derken, Fransa’da en çok kimleri dinlersiniz?
Öncelikle Edith Piaf hayranıyım. Dalida’yı dinlerim, Barbara’yı dinlerim. Fransız nostalji müziğini dinlerim. Opera’da Maria Callas hayranıyım.
Radyoculuk yaşamınızda unutamadığınız bir program var mı?
Anneler günü dolayısıyla yaptığım programı unutamıyorum. Yılın annesini seçmiştim. Maddi durumu çok kötü olan bir anneydi. Canlı yayından gelen hediyeleri ve destek veren esnafların yardımlarını bu annemize vermiştik. Türkçe bilmiyordu ve Zazaca kendini ifade etmişti yayında ağlayarak. O anı, o programı unutamıyorum.