Uzun yıllardan beri Fransa’da yaşayan Ressam-Heykeltraş İsmail Yıldırım, tesadüfen keşfettiği 600 nüfuslu bir köyü, birkaç sanatçı dostu ile birlikte sanat merkezi haline getirdi. Fransa’nın volkan bölgesi olarak kabul edilen auvergne bölgesinin kuzeyine düşen beyaz şarap mahzenleriyle bilinen Bourgogne bölgesinin kuzeyindeki Yonne il sınırları içindeki köyde bir müze, bir sergi salonu, bir fotoğraf laboratuvarı, bir konser salonu açılmasına önayak olan Yıldırım 20 sanatçı ile birlikte sokaklara yerleştirdiği 50 eser ile bir sanat yolu oluşturdu.
Üzüm bağları ve beyaz şarap mahzenleriyle bilinen kuzey-orta Fransa’nın Bourgogne-Franche-Comte bölgesinin kuzeyinde bulunan ve Paris’ten 1 saatten fazla süren tren yolculuğundan sonra ulaşılan Joigny kasabasının 10 kilometre güneyine düşen Saint-Aubin-Chateau-Neuf köyü. Son yıllarda bölgede geçen küçük ırmağa atfen adı Val d’Ocre olarak değiştirilse de tüm sakinler köylerini Saint-Aubin-Chateau-Neuf olarak adlandırmaya devam ediyor.
Adını çevrede bulunan 9 şatodan alan 600 nüfuslu. bir tepenin yamacında kurulmuş köyün tarihi Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Tren garından indikten sonra arabayla ulaşılan köyün girişinden itibaren yol kenarlarına yerleştirilmiş heykeller göze çarpıyor. Fransa’nın hemen hemen tüm yerleşim birimlerinde benzer eserler görüldüğü için ilk bakışta köyün girişindeki heykeller sıradan geliyor.
Sessizliğin hakim olduğu yemyeşil köyün içinde ilerledikçe ziyaretçileri takip eden sanat eserlerinin yaklaşık 20 yıl önce başlatılan « Sanat Yolu’nun » birer parçası olduklarını sonradan öğreniyoruz.
Yonne ve Roanne nehirlerinin geçtiği, dünyaca ünlü Chablis beyaz şaraplarının üretildiği Bourgogne Bölgesi’nin kuzeyinde yer alan ve Taş Devri’ne uzanan kadim tarihinin izlerini taşıyan köyün çağdaş sanat eserleriyle buluşmasından ortaya çıkan sihirli hava ziyaretçilerin başını döndürüyor.
Köyün merkezine ilerledikçe birçok sokak ve evin avlusunda satışa sunulan ikinci el eşyalarını farkediyoruz. Yılda birkaç kez köy sakinleri ile çevre köy ve kasabalardan gelenlerin eski eşyalarını sattığı pazar hemen hemen köyün tüm sokaklarında göze çarpıyor.
Bir taraftan sanat eserleri, diğer taraftan ikinci el eşyalara arasında ilerledikten sonra merkeze vardığımızda Parisli bir mimarın işlettiği köyün yegane restoranı ile karşılaşıyoruz. Bölgedeki üreticilerin ürünlerinden oluşturulan zengin menü kartında sunulan her yiyecek ayrı bir zenginlik taşıyor.
Masmavi gökyüzünün çevrelediği bahçede ilk kahvelerimizi yudumladıktan sonra devam ettiğimiz ziyaretimiz sırasında köyün müzesi ile karşılaşıyoruz. Hafta sonları açık kalan müzede birbirinden ilginç sergilerin yıl boyu birbirini takip ettiğini müzenin komiseri anlatıyor bize. Saksafon ustasının eşlik ettiği müze gezimizden sonraki durağımız köyün sergi sarayına ulaşıyoruz.
Müze çıkışı yürüyüşümüze devam ederken ikinci el ürünlerinin sergilendiği standlar arasında kitap reyonu gözümüze çarpıyor. Hızlıca göz attığımız kitapların koleksiyonunu yenilemeye hazırlayan köyün kütüphanesine ait olduğunu öğreniyoruz. Yüzlerce kez emanet alınmış ve 1 ila 2 avro arasında değişen fiyatlarla satışa sunulan kitaplar pazarı ziyaret edenler tarafından büyük ilgi görmesi gözümüzden kaçmadı.
600 nüfuslu köyde bir kütüphanenin olduğunu öğrenmenin şaşkınlığını yaşarken, gözümüz « Köyün aile Fotoğrafı » yazılı kocaman bir afiş çarpıyor. Afişin asılı olduğu duvarın önündeki standa kayıt işlemi yapan genç kadın, köyde yaşayan İsmail Yıldırım’ın fotoğrafçı dostu Philippe Cibille ile Yıldırım’ın fotoğrafçı damadı Olivier Bardina’nın her yıl tüm köy sakinlerini toplayarak aile fotoğrafı çektiğini anlatıyor.
Köyün aşağısındaki vadiye tepeden bakan sergi salonunda tanıdık bir yüz bizi karşılıyor. 1980 askeri darbesi sonrasında 1982 yılında Fransa’ya yerleşen, sanat çalışmalarına aralıksız devam eden İsmail Yıldırım.
Torosların kalbinden kopup Fransa’ya yerleşen heykel, resim ve gravür sanatçısı İsmail Yıldırım, sihiriyle ziyaretçileri büyüleyen Saint-Aubin-Chateau Neuf köyünün diğer hazineleri görmemiz için eşi Michelle, kızı Lise ile bize eşlik ediyor.
Günümüzde adeta bir sanat merkezine dönüştürülen eski su değirmenine doğru ilerlerken, Yıldırım bize köy ile tanışmasını anlatıyor. 20 yıl önce Paris’teki bir sergisinde tesadüfen tanıştığı bir sanat koleksiyoncusunun davetiyle Saint-Aubin-Chateau Neuf köyüne geldiğini anlatan Yıldırım, köyün büyüleyici havasına kapılarak burayı kendisine mesken tutmaya karar verdiğini söylüyor.
Birkaç sanatçı ile köyün içinden geçen yol kenarlarında ve köyün sokaklarında bir « Sanat Yolu » inşaa etmek için eserler yerleştirmeye başladıklarını söyleyen Yıldırım, günümüzde 20’den fazla sanatçıya ait 50 eserin köyü süslediğini ifade ediyor.
Daha önce hayvan yetiştiriciliğinin yapıldığı eski bir çiftliği satın alıp bir tarafınını ev diğer tarafını ise atölye yaptığını söyleyen Yıldırım, köyde müzenin kurulmasından sergi salonunun aktif bir şekilde işlemesine kadar birçok girişime katkı sağladığını belirtiyor.
Fotoğraf laboratuvarı, seramik atölyeleri, konser ve gösteri salonundan oluşan sanat merkezi haline getirilen eski su değirmeninde de sergilerin yapıldığını söyleyen Yıldırım, kuzey-orta Fransa’nın küçücük bir köyünün adeta sanatın kalbi haline gelmesindeki mutluluğunu dile getiriyor.
Türkiye merkezli olmak üzere dünyada yaşanan insanlık dramını tablolarına , heykellerine şiddetli bir estetik ile yansıtan İsmail Yıldırım, ziyaretimiz sırasında tanık olduğumuz ortak sergisini düzenlediği 40 yıllık arkadaşı Alain Godebert, uzun yılların dostu olan fotoğrafçı arkadaşı Philippe Cibille ile birlikte köyde 20’den fazla sanatçının yaşadığına sözleri arasında yer veriyor.
Toros dağlarından akan sulların doldurduğu Beyşehir yakınlarında doğan İsmail Yıldırım uzun süreden bu yana yaşamını, artık kendisini ait hissettiği Saint-Aubin-Chateau-Neuf köyü ile Paris arasında sürdürüyor.