Ben, kendimi kesin cehennemlik gördüğüm için, bir önceki yazıda cehenneme hoş geldiniz! Demiştim. Ancak, ‘Lucifer’ hayranı Netfilix izleyicilerinin, cehennemin Los Angeles’ta olduğunu düşündüklerini ve sınırsız partiler yapıldığını düşündüklerini unutmuştum. ‘ OOO abi! Asıl,sen hoş geldin!’ mesajları için teşekkür ederim…
Beni tanıyanlar için peşinen söylüyorum. ‘‘Fransa Postası’nda’’, uzun uzun akademik derinliği olan makaleler beklemeyin. Akademik makaleler, fazlasıyla yazdım. Fransa Postası’nı kaç kişi ziyaret ediyor ki yazayım. Maksat arkadaş kıyağı. Yaz gitsin yapıyorum işte(!) Fransa’da, Fransa’yla ilgili Türkçe haber yapan yerel seviyede bir haber sitesi. Burada yazılan yazıları kaç kişi okuyacak ki, uzun uzun derinlikli yazılar yazayım. Zamanında bir tane yazmıştım. okuyan bile olmadı.
Doğru değil mi?
Okumaya devam etmeden, gözlerinizi kapayın, bir düşünün…
Tamam ise devam edelim…
Yazdığım iki paragraf size cehenneme giden yollu tarif ediyor.
Pandemi ile başlayan kapanmalar ve teknoloji ile kurulan derin bağlar neticesinde, dini öğretiler içerisinde yer alan korku yaratıcı nesneler bile artık insanlara normal hatta sempatik geliyor.
Toplumları biçimlendiren din, millet ve daha birçok kavram artık kabuk değiştiriyor. Bu hızla giderse önümüzdeki 100 sene içerisinde teknoloji tabanlı yeni dinlerin oluşacağı ve insanlar arasında en yaygın din olacağı konusunda araştırmalarda mevcut.
İmkânsız olduğunu düşünenler son 3 yıl içerisinde, Hz. Google(!), kelimesini kaç sefer duyduklarını ve hatta kullandıklarını bir düşünsünler.
İkinci paragrafta; Fransa Postası’nı yerden yere vurmaktan kişisel olarak ben çok zevk aldım (!) Konuya gelmeden önce, size teknik birkaç bilgi vereyim… ‘Fransa postası’, Avrupa’da yayın yapan en nitelikli haber sitesi ve trafiği, içerik ve yapı olarak, diğer sitelerin hepsinden daha fazla. ‘postafransa.com’ adresinden ’fransapostasi.fr’ adresine taşınması nedeniyle, bu görünmüyor ancak ne kadar aktif bir kullanıcısı olduğu, bir yıl içerisinde daha net görünecek.
‘Fransa postası’, yerel bir yayın mı? Hayır, değil. İçerik yerel olsa bile internetin olduğu her yerden ulaşılabildiğine ve kendi içinde, şu anda okuduğunuz gibi özgün makaleler olduğu için arama motorları tarafından nitelikli yayın olarak onaylanmış, ‘ciddi bir haber sitesidir’.
Benim, Fransa Postası için yazdığım paragrafı yeniden okuyun…
Göreceğiniz şey; en büyük günahlardan birisi olan “Bencillik” tir. Pandemi sürecinde yıkılan davranış biçimlerinden birisi de bencillik. Pandemi sürecinde interneti kullanım oranınız ne kadar arttı, biliyor musunuz? Tam 18 kat. Eskiden çok kullandığınızı düşündüğünüzün üzerine 18 kat daha koyun.
Uzaktan çalışma, uzaktan eğitim, uzaktan yayıncılık hayatınıza giren yeni kavramlara dikkat edin. 60 yaşında köyde yaşayan, akıllı telefon sahibi olup Facebook kullanmaya başlayan ve hatta sizi arkadaş olarak ekleyen kaç kişi ile karşılaştığınızı bir düşünün.
Evet, artık her şey dijitalleşiyor.
İkinci paragrafta yazdıklarımı düşünün. Şu anda okuduğunuz bu yazı, an itibari ile artık bir dijital varlık. Şimdi, siz bu yazının burada kaldığını düşünüyorsanız, aldanıyorsunuz. Tüm arama motorları bu yazıyı inceleyerek hafızasına alıyor. Bu site kapansa bile varlığını yüz yıllarca sürdürecek bir dijital varlık artık.
Bugün, bu yazıyı belki bir, belki bin, belki yüz bin insan okuyacak. Ama uzun zaman içerisinde bu yazı milyonlarca insan tarafından görüntülenecek. Yalnız bu kural sadece özgün içerikler için geçerlidir. Google gibi arama motorları içerisinde yer alan yapay zekâ, bu yazıyı içindeki diğer yazılar ile kıyaslayacak. Benzeri olmadığını gördüğü anda bunu, birinci basım olarak kaydedecek. Başka kişiler, bu yazıyı alıp kendi sitelerine koysalar bile özgünlük taramasından geçemeyecek.
Yeni dünyada yanmamak için tüm bakış açınızı değiştirmeniz gerekiyor. Bencillik ve Elitizm gibi kavramları unutmanız lazım. İnsanların yaptığınız şeylerle ilgili duygusal bağ kurması gerekli.
Artık her bir işletme ya da birey, birer içerik üreticisi olmak zorunda.
Diyelim ki; bir su tesisatçısısınız. Mutlaka kendinize ait bir web sitesi olmalı. Buna ek olarak, tüm sosyal medya araçları ile sizinle iletişim kurulabilmeli. Ama bunlar yeterli değil. Mutlaka güncel bir şekilde çalışırken çekilmiş videolarınız olmalı. Bilgilerinizi insanlar ile paylaşmalısınız ve insanlar mutlaka sesinizi duymalı.
Bir örnek verelim. Son dönemde, özellikle Avrupa’da Türklerin yoğun yaşadığı ülkelerde bir NUSRET dalgası almış başını gidiyor. Sorduğunuzda, hepsi de çok güzel iş yapıyor. Web siteleri yapılıyor, sosyal medya hesapları açılıyor, yanarlı- dönerli kebaplar ve showlar, havada uçuşuyor.
Sosyal medya hesaplarında bu işletmelerin sahipleri; fotoğrafları beğenildiğinde ve yorumlar yazıldığında, hepsi çok mutlu oluyor. Ama geri dönüş, ne kadar oluyor? Asla beklendiği kadar olmaz öncelikle özgün değil.
Bu tip gereksiz şeyler yapmak yerine, gerçekten kendilerine özgü bir tane yemek yapsalar. Yaptıkları bu yemeğin nasıl yapıldığını insanlara anlatan mütevazi bir video çekseler ve yayınlasalar. Bencillik, elitizm ve abartıdan uzak bu video ile çok daha büyük bir ilgi ve karşılık göreceklerdir.
Aynı su tesisatçısında olduğu gibi. Şimdi, bir düşünelim. Evimizde, tuvaletin şifonundan su kaçıyor. Google’a girdik ve yazdık. ‘Şifon + su kaçırma’. Karşımıza, youtube’da bir video çıktı. Bir usta, neden su kaçırır, nasıl tamir edilir? diye anlatıyor. Videodaki kişi, mütevazi ve bilgisini paylaşıyor ise videonun açıklama kısmına girer bakarız. Bu adam, kim? Yeri, nerede? diye. İşte, buna ‘duygusal etkileşim’, denilir.
Teknoloji artık sadece elimizde kullandığımız bir aygıt, değil. Duygu, düşünce ve davranışlarımızı yöneten ve yönlendiren çok önemli bir araç.
Cehennemden kurtuluşun reçetesi de bir sonraki yazıda artık…
Vedat TAYLAN
[email protected]